Kendini iyileştirmeye çalışma süreci, bazı durumlarda dönüştürücü ve iyileştirici doğasının yanı sıra, bireyde sürekli daha iyiye gitme yönünde bir baskı hissi de yaratabilir. Daha iyi olmak, daha iyi hissetmek ve daha gelişmiş birine dönüşmek zorundaymış gibi hisseden kişi, zamanla bu çaba içinde iyileşmekten çok tükenmeye başlayabilir.
Peki, terapi bu sürecin neresinde durur?
Bu yazımızda, terapinin iyileşme sürecinde bireyde yaratabileceği olası yıpratıcı etkileri ve bu yorgunluğun nasıl ortaya çıktığını ele alacağız.
Günümüzde sosyal medya, popüler kültür ve medyatik psikolojinin etkisiyle birlikte, metalaştırılan “kendini onarma” fikri bir ihtiyaçtan ziyade bir zorunluluğa dönüşmüş durumda. Neredeyse karikatürize edilmiş bir hale gelen “çocukluğa inmek”, yani travmalarımızın kökenine inip iyileşmek fikri, olması gerekenden çok daha farklı bir konumda.
Her hissettiğimiz problemin kaynağına inip onu çözme ihtiyacı başta umut verici görünse de zamanla yorucu, hatta yabancılaştırıcı olabilir.
Terapi sürecinin bir projeye, bir başarı hikâyesine dönüşmesi artık oldukça yaygın bir durum. Kendi üzerinde çalışmak, terapiye başlamak ya da kişisel gelişim kitapları okumak; tüm bunlar bazen kişinin problemlerine çözüm bulmaktan ziyade, kendini “eksik” ya da “sorunlu” hissetmesine sebep olabiliyor. Çünkü ilerlemeyen, değişmeyen ya da bazı şeyleri hâlâ hisseden kişi, bu sefer de “Neden hâlâ iyileşemedim?” sorusunun ağırlığıyla baş başa kalıyor.
Terapi odası her zaman bireyin kendini iyi hissederek dönüştüğü bir alan değildir, aynı zamanda farkındalıklarla dolu, zorlu, yüzleştirici bir alan da olabilir. İyileşme, genellikle doğrusal ilerlemez. Kimi zaman geriye düşmek, eski kalıplara yeniden kapılmak ya da hiçbir gelişme kaydetmiyormuş gibi hissetmek oldukça doğaldır. Ancak modern yaşamın üretkenlik takıntısı, terapiyi bile “ilerlemek zorunda olunan bir süreç” haline getirebilir. Bu durumda kişi, sadece geçmiş travmalarıyla değil, aynı zamanda iyileşememesi nedeniyle hissettiği suçlulukla da mücadele eder.
Bazı danışanlar, terapide belirli bir “ilerleme” gösteremediklerini düşündüklerinde hayal kırıklığına uğrayabilir. Kendilerini daha çok çalışmaları, daha çok “farkında olmaları”, daha derin hissetmeleri gerekiyormuş gibi hissedebilirler. Ancak bu, terapinin doğasına aykırıdır. Terapide “yol almak”, çoğu zaman yavaş, dairesel ve hatta bazen geri adımlarla ilerleyen bir süreçtir.
İyileşme süreci bir zorunluluk değil, bir davet olmalıdır. Kimi zaman durmak, devam etmemek, ara vermek ya da aynı noktada kalmak da sürecin bir parçasıdır. İyileşmek için gösterilen çaba, kendi içinde anlamlıdır; ama bu çabanın sonsuz bir üretkenlik döngüsüne dönüşmesi, kişiyi hem kendi duygularından hem de yaşadığı gerçeklikten uzaklaştırabilir.
İşte bu noktada “terapötik yorgunluk” dediğimiz şey ortaya çıkar. Bu kavram, terapiye veya iyileşme sürecine karşı bir isteksizlik, duygusal tükenmişlik ya da “ne yaparsam yapayım geçmeyecek” şeklinde ortaya çıkan hislerin bütünü olarak tanımlanabilir. Bu hisler, terapiye duyulan inançsızlık gibi görünse de çoğu zaman kişinin kendi üzerindeki iyileşme baskısından kaynaklanır.
Bazen bir şeyleri düzeltmemek, bir yanını olduğu gibi bırakmak ya da bir süreliğine hiçbir şeyi çözmeye çalışmamak da iyileşmenin bir biçimidir. Kendini onarma süreci, kişinin kendiyle yeniden bağ kurduğu, iç sesini duyduğu, yavaşladığı bir alan olmalı. Ama bu süreç bir performansa, bir başarı kriterine, bir “yeterince iyileştin mi?” testine dönüştüğünde yorucu, uzaklaştırıcı ve hatta zararlı hale gelebilir.
Sonuç olarak, terapi de dahil olmak üzere iyileşme süreci her zaman yukarı doğru ilerleyen çizgisel bir yolculuk değildir. Bazen durmak, yön değiştirmek ya da sadece nefes almak gerekir. İyileşme; tamamlanması gereken bir görev değil, zaman zaman yalnızca tanıklık edilmesi gereken bir iç süreçtir. Bu yolculukta kendimize göstereceğimiz en büyük şefkat belki de her zaman ilerlememize gerek olmadığını, bazen sadece olduğumuz yerde kalmanın da yeterli ve insani olduğunu hatırlamaktır. Çünkü bazen iyileşmek, hiçbir şeyi düzeltmeden sadece kendimizi anlamaya çalışmakla başlar.
👉 Şimdi Randevu Alın