Psikolojik destek kavramı; bireylerin zihinsel sağlıkları ile ilgili gözlemledikleri, günlük işlevselliklerini etkileyen ve bu bağlamda sorunları paylaşmayı düşündüklerinde bir psikolog ya da terapistle çalışmayı kapsayan bir süreçtir. Ancak toplumun getirmiş olduğu bazı mitler sebebiyle, bireyler psikolojik destek alma hususunda kendilerini engelleyebilmektedir.
Şöyle ki: toplumsal mitler, toplumun genel anlamıyla kabul ettiği ancak gerçeklikle ilgisi bulunmayan bir inanç biçimidir. Bu inanç biçimleri, bireylerin işlevsiz düşünceler geliştirmesine yol açabilir. Toplumsal rol bağlamında ele alırsak, mitlerin cinsiyetlere göre bile farklılık göstermesi söz konusu olabilmektedir. Örneğin, bir mit olarak karşımıza çıkan “erkeksilik” ya da “güç” inancı, genellikle erkek bireyler arasında yaygındır. Buna binaen erkekler, psikolojik destek almayı “güçsüzlüğün” ya da “yeterince erkek olamamanın” bir sembolü olarak nitelendirebilir. Bu yanlış inanç doğrultusunda, psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireyler kendilerini geri çekebilir; bu da devamında daha ciddi ve karmaşık sorunlara yol açabilir. Devamında bir diğer mit ise “Bir kere seansa gittim fakat hiçbir yararını göremedim” düşüncesidir. Burada belirtmek gerekir ki, psikolojik destek uzun bir süreçtir. Bireyin sorunlarını anlamak; duygu, düşünce ve davranışlarını değerlendirebilmek için yeterince zaman ve istek olması son derece mühimdir. Süreç içerisinde bireylerin ihtiyaçlarına göre özelleşen seanslar, terapi süresince danışan ve terapist arasındaki terapötik ilişkinin (güven ilişkisi) güçlenmesi ile birlikte olgunlaşır ve anlamlı bir hâle gelir. Bu gereklilik seans sayısını artırabilir, bu nedenle zaman alması muhtemel ve normaldir. Acil durumlarda destek almak isteyen kişiler için ise kısa süreli verilen terapi desteği de söz konusu olabilmektedir fakat kişi, kendindeki uzun süreli değişimi gözlemleyebilmesi adına bu sürecin uzun vadeli olduğunun farkında olmalıdır.
Bir başka mit ise psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireylerin “deli” olduğuna dair inançtır. Toplumda sıkça zikredilen ve yaygın hâliyle psikologlar ve psikiyatrlar için kullanılan “deli doktoru” tabiri, büyük bir önyargı olarak karşımıza çıkmaktadır. Psikolojik desteğe ihtiyaç duyan bireyler, etiketlenme kaygısı ile kaçınma davranışı gösterirler. Bir başka mit ise psikolojik destek almanın kişiyi daha da kötüleştireceği endişesidir; bununla birlikte bireyler, yaşadıkları sorunların anlaşılamayacağı ile ilgili kaygı da hissedebilirler. Ancak psikolojik destek almak bireylerin bilişsel, davranışsal ve ilişkisel sorunlarının saptanması ve devamında bu problemlerin çözülmesi, ruh sağlığının korunması anlamında yadsınamaz bir alanı kapsamaktadır.
Sonuç olarak toplumsal mitler, psikolojik destek almak ile ilgili kaygı duyan bireylerin sayısını artırabilir. Bu nedenle, toplumdaki bireylerin öncelikle bilişsel düzeyde sağlıklı olması ve psikolojik destek almaktan kaçınma gibi mitlere aldırış etmemesi oldukça önem arz etmektedir. Bireylerin öncelikle içsel süreçleri bağlamında; düşünceleri, inançları, motivasyonları ve beklentilerini düzenlemesi ve ardından dış dünya ile ilişkilerinin güçlenmesi ile birlikte algılarının şekillenmesi, hem bireysel hem de toplumsal sağlığın korunmasında etkin bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla, psikolojik destek almaktan çekinen bireylerin, yardımcı olabilecek kaynakları araştırmak için kendilerini cesaretlendirmesi ve bu konudaki mitlerini yenebilmesi gerekmektedir.