Dating App Yorgunluğu: Sonsuz Seçenekler Neden Mutluluğu Engelliyor?

OTRA Psikoloji


    Sağa kaydır, sola kaydır… Her kaydırışta bir ihtimal, her eşleşmede küçük bir umut. Ama neden elimizde bu kadar seçenek olmasına rağmen, kendimizi hala yalnız hissediyoruz? Seçim hakkının artması, her zaman tatmin hissini beraberinde getirmiyor. Hatta çoğu zaman, tam tersine bir yorgunluk ve kararsızlık yaratıyor. Peki neden?
    Dating appler başlangıçta evlilik websiteleri olarak ülkemize geldi ve zamanla teknolojinin gelişimiyle uygulamalara evrildi. İdeal partnerleri belirlenen kriterlerle zaman kazandırarak kullanıcılarına sunan bu uygulamalar partner seçiyormuş gibi görünse de ilişki kurmaktan ziyade seçim yapma deneyimi sunuyor gibi görünüyor. Pandemiyle birlikte yaygınlaşan flört uygulamalarının kullanım oranı ülkemizde gün geçtikçe artmaya devam ediyor. 

    Birini sağa kaydırıyoruz, mesajlaşmaya başlıyoruz ama sonra bir şeyler eksikmiş gibi hissedip başka birine geçiyoruz, sonraki kişinin daha iyi olabileceği fikriyle bu döngüye takılı kalmış hissedebiliyoruz. Hatta araştırmalara göre Tinder kullanıcıları, bir profili sağa ya da sola kaydırma kararını ortalama 0.6 saniyede veriyor. Psikolog Barry Schwartz bu durumu Seçim Paradoksu kavramıyla çok sayıda seçeneğin bizi özgürleştirmek yerine felç ettiğini söyleyerek açıklıyor. Yani seçenek arttıkça, karar vermek zorlaşıyor ve karar sonrası pişmanlık ihtimali artıyor. Bu durum katlanarak artmaya devam ediyor ve bilişsel bir yorgunluk ve mutsuzluk yaratıyor.
 
    Flört uygulama kullanımlarına psikanalitik perspektiften baktığımızda Freud’un haz ve gerçeklik ilkesiyle karşılaşıyoruz. Haz ilkesine göre insan sürekli acıdan kaçıp hazza ulaşmaya çalışıyor ve kısa vadeli tatmini arıyor. Dating app’lerde eşleşmek, biriyle flört etmek, bir bildirim almak küçük dopamin (haz hormonu) patlamaları yaratıyor. Her “like” ya da “eşleşme” kısa süreli bir tatmin sunuyor ve bu, kullanıcıyı sürekli uygulamaya girmeye ve yeni kişilerle eşleşmeye itiyor. Fakat bu tatmin daha çok bir ödül oyunu gibi çalışan geçici bir haz. Gerçeklik ilkesine geldiğimizde dürtüleri ertelemeyi, sabretmeyi ve uzun vadeli hedeflere ulaşmak için çaba göstermeyi görüyoruz. Gerçeklik ilkesi kullanıcıların toplumsal kurallara uymasını sağlamaya çalışıyor ve uzun süreli emek ve çaba gerektiren ilişkilerin temelini oluşturuyor. Dating app kullanıcısı bir yandan onaylanmak ve haz almak istiyor (haz ilkesi), diğer yandan derin bir bağ kurmayı da özlüyor (gerçeklik ilkesi). Ancak bu iki süreç çatışıyor. Sürekli kısa vadeli haz arayışı, kişinin sabır gerektiren gerçek ilişkilerde kalıcılığını zorlaştırıyor. Sürekli kaydırdığımız profiller gerçek bir insan değil, bir ‘haz nesnesi’ olarak işlev görmeye başlıyor. Bu parçalanmış algı, bütün ve anlamlı bir ilişki hissinin kurulmasını engelliyor. Bu da gerçek bir doyum yerine içsel bir boşluk yaratabiliyor. 

    Tüm bu dinamikler bize şunu gösteriyor: Dijital flört uygulamaları, ilişki kurma sürecini hızlandırırken aynı zamanda yüzeyselleştiriyor. Görsel öncelikli seçimler, kısa mesajlaşmalar ve sınırsız alternatif hissi, gerçek bağ kurmanın önündeki en büyük engellere dönüşebiliyor. Uygulamalar bizi biriyle bağ kurmaya değil, daha iyisini aramaya şartlayabiliyor. Peki çözüm nerede? İlişkilerde yaşadığımız tatminsizlik, sadece yanlış kişiyi seçmekten değil; belki de kendimizi tanımadan, ihtiyaçlarımızı netleştirmeden seçim yapmamızdan kaynaklanıyor olabilir. Sürekli dışarıya bakan bir dikkat, içeride olup biteni gözden kaçırır. Oysa gerçek bağ kurabilmek önce kendimizle, sonra başkalarıyla temas kurabilmekten geçiyor. 


Bu noktada psikoterapi; kişinin ilişki beklentilerini, tekrar eden ilişki kalıplarını, haz ve bağlanma ihtiyacının kökenlerini anlaması için güvenli bir alan sunar. Sürekli “daha iyisi olabilir mi” diye düşünen zihin, belki de ilk kez burada durmayı, bakmayı ve derinleşmeyi öğrenebilir.


👉 Şimdi Randevu Alın
https://www.otrapsikoloji.com/iletisim

Hemen seansa başla!