OTRA Psikoloji

Modern yaşam, üretkenliği yüceltiyor; ancak birçok kişi artık dinlense bile yorgun, uyusa bile uykusuz hissediyor. Bitmeyen yorgunluk, tükenmişliğin sessizce hayatın bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Peki neden sürekli “bitmiş” hissediyoruz?

Yorgunluğun Yeni Normali

Bir zamanlar geçici bir dönem olarak görülen tükenmişlik, bugün birçok kişi için kalıcı bir ruh haline dönüştü. Çalışma hayatındaki rekabet, performans baskısı ve sürekli çevrim içi olma hali, insan zihnini dinlenemez bir hale getirdi. Artık “yorulmak” değil, “tükenmemek” bir ayrıcalık gibi hissediliyor.

Sürekli Üretme Zorunluluğu

Psikolojik olarak, tükenmişliğin merkezinde “yeterince iyi olma” baskısı yatar. Toplum, kişinin değerini çoğu zaman üretkenliğiyle ölçer. Bu da “durmak” ya da “tembellik” hissini suçlulukla ilişkilendirir. Oysa insan zihni, sürekli verimlilik için değil, denge ve anlam için programlanmıştır.

Duygusal Uyuşma: Sessiz Tükenmişlik

Tükenmişliğin ileri evresinde kişi yalnızca bedensel değil, duygusal olarak da boşluk hisseder. Sevdikleriyle vakit geçirmek ya da hobilerle ilgilenmek bile keyif vermez. Bu duygusal uyuşma hali, zihnin “daha fazla acı çekmemek” için kurduğu bir savunmadır.

Psikodinamik Perspektif: Neden Bitmeyen Bir Yorgunluk Hissi?

Psikodinamik bakış açısına göre tükenmişlik yalnızca güncel stresin sonucu değildir; çoğu zaman “kendini kanıtlama” ihtiyacının çocukluk kökleri vardır. Sürekli onay arayan, yeterli olma çabasıyla büyüyen bireyler, yetişkinlikte de dinlenmeyi “hak etmemiş” gibi hissedebilir. Bu içsel çatışma, bedensel yorgunluktan çok daha derin bir tükenmişliğe yol açar.

Ne Zaman Yardım Almak Gerekir?

Eğer yorgunluk hali dinlenmekle geçmiyor, anlam kaybı ve umutsuzluk hissi yaşamınıza yerleşiyorsa, bir uzmandan destek almak önemlidir. Terapi, yalnızca stresi azaltmak değil, tükenmişliğin ardındaki içsel dinamikleri anlamak için de güçlü bir araçtır.

👉 Şimdi Randevu Alın

https://www.otrapsikoloji.com/iletisim

Hemen seansa başla!