Kıskançlık, hepimizin hayatına bir şekilde dokunan ama çoğu zaman adını koymakta zorlandığımız bir duygudur. Sevginin kanıtı gibi görünür bazen; oysa….
Kıskançlık, genellikle sevgiyle karıştırılan ama aslında kaybetme korkusuna dayalı karmaşık bir duygudur. American Psychological Association (APA, 2023) kıskançlığı, “bir kişinin değer verdiği bir ilişkiyi, üçüncü bir kişinin tehdidiyle kaybetme korkusu” olarak tanımlar. İnsan duygusallığının karmaşık yapısından kaynaklı bir duyguyu tanımlayabilmek anlamız için en azından bir kapı açabilir. Ayrıca bu duygu sanıldığı gibi Bu duygu, sadece romantik ilişkilerde değil; arkadaşlık, aile, hatta iş ortamlarında bile ortaya çıkabilir. Kıskançlık çoğu zaman sevginin göstergesi olarak görülse de, özde güvensizlik, düşük özsaygı ve aidiyet korkusu gibi çeşitli noktalarda kendini gösterebilir
Evrimsel Çerçeve
Kıskançlık türün devamını sağlamak için ortaya çıkan bir uyum mekanizmasıdır. Çeşitli çalışmalara göre erkeklerde ve kadınlarda farklı biçimlerde ortaya çıktığı görülebilmiştir.
Erkeklerde kıskançlık genellikle cinsel sadakat kaygısıyla ilişkilidir. Biyolojik babalığın korunması olarak temellendirilebilen bu duygu kadınlarda daha farklı bir şekilde vuku bulur. Genellikle duygusal sadakat ile ilişkisi olan bu durum sosyal yapılanmada kaynakların ve önemin kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir.
Dinamik Çerçeve
Dinamik psikoloji, kıskançlığı yalnızca dışsal bir olayın (örneğin birinin ilgisini kaybetmek) sonucu olarak değil, bilinçdışı arzular, korkular ve erken dönem ilişki örüntülerinin bir yansıması olarak görür.
Freud’a göre kıskançlık, sevgi ve nefretin iç içe geçtiği, çok katmanlı bir duygudur.
Onun 1922’de yaptığı sınıflamada üç tür kıskançlık vardır:
Normal Kıskançlık:
Gerçek bir tehdit veya kaybetme ihtimaline verilen doğal tepki (örneğin partnerin ilgisinin azalması).
Projeksiyonel Kıskançlık:
Kişi kendi bastırılmış arzularını karşısındakine yansıtır.
Örneğin: “Ben aslında başkasına ilgi duyuyorum ama bu düşünce beni rahatsız ediyor, bu yüzden partnerimin beni aldattığını düşünmeye başlıyorum.”
Bu durumda kıskançlık, suçluluk duygusunun dışsallaştırılmasıdır.
Sanrısal (Delüzyonel) Kıskançlık:
Kişi gerçekliği çarpıtır, paranoyak bir biçimde sürekli bir tehdit algılar. Bu tür kıskançlık genellikle benliğin kırılgan olduğu, narsisistik yapılarla bağlantılıdır.
Bu duygular, çocuklukta yaşanan ilk sevgi rekabetlerinin izlerini taşır: çocuk, annenin sevgisini başka biriyle (örneğin babayla veya kardeşle) “paylaşmak zorunda kaldığında” ilk kıskançlık deneyimini yaşar.
Kıskançlıkla baş etmek, onu bastırmakla değil, anlamakla başlar.
Bu duygunun ardında yatan korkuları fark ettiğimizde, hem kendimize hem karşımızdakine daha dürüst davranabilir duygusal olarak gelişimimizi dahi gözlemleme fırsatını sağlayabiliriz
👉 Şimdi Randevu Alın
https://otrapsikoloji.com/iletisim