OTRA Psikoloji

Yürüyen Ceset Sendromu olarak da bilinen bu sendrom kişinin öldüğü, var olmadığı, çürüdüğü veya kanını veya iç organlarını kaybettiğine dair sanrısal bir inanca sahip olduğu nadir bir zihinsel bozukluktur. Bu delüzyona sahip kişilerin bir kısmı kendi kendilerine var olmalarının inkarındayken, bir kısmı ölümsüzlük sanrılarından muzdariptir. Bütün bir bedenin varlığının inkarının yanında bazı vücut parçalarının var olmadığına dair inanışlar da gelişebilir.

Cotard Sendromu Neden Olur?

Bu sendrom birçok farklı sebepten ortaya çıkabilir. Beynin belirli bölgelerinde oluşan hasarların, demans ya da Parkinson gibi bazı hastalıkların da Cotard’ın oluşumuna sebep olduğu bilinmektedir. Majör depresif bozuklukla birlikte yaşanması oldukça olasıdır. Yoğun travma, yas gibi psikososyal faktörlerin yanı sıra beyindeki dopamin ve serotonin dengesizlikleri ve bazı metabolik bozukluklar da Cotard Sendromu’na sebebiyet verebilmektedir.

Vaka İncelemesi;

17 yaşındaki Haley Smith, üç yıl boyunca ölü olduğuna inandığı nadir bir psikiyatrik bozukluk olan Cotard Sendromu’na sahipti. Haley'nin durumu, ailesinin boşanmasının ardından başladı. İngilizce dersinde otururken birdenbire ölü olduğu hissine kapıldı ve bu duygu zihninden bir türlü çıkmadı.

İlk başta, bu hissin geçici olduğunu düşündü. Ancak birkaç gün sonra alışverişteyken aynı duygu aniden tekrar ortaya çıktı. Vücudu uyuştu, elindeki kıyafetleri yere bıraktı ve mağazadan panik içinde çıktı. Bu kez bu duygu kalıcı hale geldi. Haley okula gitmemeye, gündüzleri uyuyup geceleri uyanık kalmaya başladı. Mezarlıklarda piknik yapmayı hayal ediyor, zombi filmleri izleyerek kendini “ailesinin yanındaymış gibi” rahat hissediyordu.

Zamanla yaşadığı durumu kabullenmeye başladı. Ölü olduğunu düşündüğü için canı ne isterse onu yedi; nasıl olsa kilo alamayacağını düşünüyordu. Arkadaşlarıyla iletişimini kesti. Durumundan endişe eden bir arkadaşına açıldığında anlayışla karşılanması, Haley'e babasıyla konuşma cesareti verdi. Babasının yönlendirmesiyle bir psikiyatristle görüştü ve iki yılın ardından Cotard Sendromu tanısı aldı.

Cotard Sendromu, tıpkı şizofreni ya da bipolar bozukluk gibi sanrılı psikoz türlerinden biridir. Beyindeki yüz tanımadan sorumlu fusiform girus ve duygusal işlevlerden sorumlu amigdala bölgelerinin bozulmasıyla gerçeklik algısının kaybolması söz konusudur. Kişi, kendini ve çevresindekileri tanıyamaz hale gelir ve ölü olduğuna inanır.

Haley'nin iyileşme sürecinde terapist desteği ve çevresinden gördüğü anlayış önemli rol oynadı. Özellikle Disney filmleri, içinde canlılık ve neşe duygusu uyandırarak bu ölüm sanrısını sorgulamasını sağladı. The Little Mermaid, Aladdin ve Bambi gibi filmler sayesinde tekrar “yaşadığını” hissedebildi. Sevgilisi Jeremy’nin desteği de onun duygusal olarak güçlenmesine katkı sağladı.

Haley, sonunda kendini bu karanlık inançtan kurtararak hayata döndü. Şimdi, benzer sorunlarla mücadele eden kişilere umut olmak istiyor. Geçirdiği süreci paylaşarak başkalarının yalnız olmadığını göstermek onun için önemli. Geçmişe baktığında yaşadıklarını “en garip deneyim” olarak tanımlıyor, ancak sonunda “hayatta kalabildiği” için minnettar.

Cotard Sendromu Nasıl Tedavi Edilir?

Cotard Sendromu’nun tedavisi, altta yatan psikiyatrik bozukluklara ve hastalığın şiddetine göre planlanır. Her ne kadar nadir görülen bir durum olsa da, etkili müdahale ile hastalarda belirgin iyileşmeler sağlanabilir. Tedavi genellikle farmakolojik müdahalelerle başlar. Depresyon, psikotik bozukluklar veya bipolar bozukluk gibi eşlik eden durumlar varsa antidepresanlar, antipsikotikler veya duygudurum düzenleyiciler kullanılır. Bu ilaçlar, kişinin gerçeklikle bağlantısını yeniden kurmasına ve sanrılarının hafiflemesine yardımcı olur.

İlaç tedavisinin yeterli olmadığı, özellikle dirençli vakalarda elektrokonvülsif terapi (EKT) oldukça etkili bir seçenek olarak öne çıkar. Cotard Sendromu olan bazı hastalarda EKT, kısa sürede belirgin düzelme sağlayabilir. Özellikle ağır depresyonla birlikte görülen vakalarda EKT, yaşamı tehdit eden intihar riski söz konusu olduğunda acil bir müdahale olarak tercih edilir.

Psikoterapi süreci de tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır. Psikoterapi, kişinin yaşadığı duygusal boşluğu anlamlandırmasına, içgörü kazanmasına ve günlük yaşamla yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Terapi süreci boyunca kişinin düşüncelerini ifade etmesine olanak sağlanır ve gerçeklik algısı güçlendirilir.

Tedavi sürecinde sosyal destek büyük önem taşır. Ailenin ve yakın çevrenin hastalığı anlaması ve uygun şekilde destek sağlaması, kişinin iyileşmesini olumlu yönde etkiler. Hastanın yaşam rutinlerinin düzenlenmesi, sosyal etkileşimin teşvik edilmesi ve duygusal olarak güvende hissetmesi de tedaviye katkıda bulunur.

Bazı ağır vakalarda, özellikle bireyin kendine zarar verme riski taşıdığı durumlarda hastaneye yatış gerekebilir. Bu, hem güvenli bir ortam sağlamak hem de yoğun tedavi sürecini yönetmek açısından gereklidir. Tüm bu yaklaşımlar bir arada ele alındığında Cotard Sendromu tedavi edilebilir bir bozukluktur; ancak sabır, süreklilik ve profesyonel destek gerektirir.








👉 Şimdi Randevu Alın

https://www.otrapsikoloji.com/iletisim

Hemen seansa başla!